:: HABER DETAY

Vizyonda Bu Hafta
Atakent Haber Reklam

Vizyonda Bu Hafta


Merhaba MegaSinema Okurları,

Bu Hafta Sizlere birbirinden güzel 3 yapımdan bahsedeceğiz;

bunlardan ilki mahsun kırmızıgül`ün yönettiği, senaryosunu yazdığı ve başrolünü üstlendiği bir ilk filmi BEYAZ MELEK.

ilk izleyişimde filmde en bayıldığım sahne ali sürmeli`nin oynadığı karakterin konuklardan birinin ´burada ağa var mı?´ sorusuna verdiği ´ağalar artık sadece televizyon dizilerinde var, kim dinler ağayı?´ cevabı oldu. ayrıca bugüne dek iki zurna, üç kemençe ve bir sintisayzır`la çıs-tak çıs-tak film müziği duymaya alıştırılmış seyirci, prag senfoninin yorumladığı müziği 5+1`den duyunca biraz şaşırdı sanki ama bu şaşkınlık türk sinemasında film müziği denen kavramın level atlamasının ilk işaretiydi sanırım.

kim ne derse desin, sinemamız kendi yazdığı, yönettiği ve oynadığı eli yüzü düzgün ilk filmiyle karşımıza çıkan ´delikanlı ve insan´ bir yönetmen kazanmıştır.

tanıyanlar bilir, filmdeki ali, aslında mahsun`un ta kendisidir, bu yüzden inanıyoruz ki, kendisi gelecekte çok iyi filmler yapacaktır. içinden geleni, içinden geldiği gibi yansıttığı için, entel, dantel bunalımlarla yürek sıkma kolaycılığına kaçmadığı için kendisine güvenimiz tamdır.ben çok sevdim filmi, içinde bolca insan buldum. iyi oyunculuğa doydum. bir kere yıldız kenter var, kendi kendine konuştuğu sahneler tiyatro oyununu anımsatsa da yıldız gibi parlıyordu usta. filmin konusu çok gerçek sağımıza solumuza bakmamız yeterli inanmak için. filmde mahsun kendini oynamış sanki ben öyle hissettim. anadolu`da büyümüş, oralardan yeşermiş birisi olarak elbette biraz kendi insanın, kendi kültürünün propogandasını yapmış. izlerken yine de keyif aldım, abartısı olsa da yalan da değil anlatılanlar.

önyargılarının esiri olmaktan sıkılan her türk sineması severe öneriyorum, çünkü beyaz melek hepimiz için.

2.ci filmimiz ise ;turk sinema tarihinin en korkutucu filmi olmaya aday olacak MUSALLAT film; yaşamın kıyısında da uygulandığı gibi aynı anda farklı yerlerde yaşanan olayları, iki bölüm halinde sırayla anlatıyor. ancak ilk bölüm sıkıcılık ile aniden beliren sıçratma efektleri arasında geçiyor. ayrıca bu bölümün sonuna doğru ´ee konu şimdiden buralara geldiyse kalan zamanda ne izleyeceğiz´ sorusu akla geliyor. üstelik burak özçivit buradaki rolünde (filmdeki gerçek kişiliği, mağdur, şaşkın) hakikaten hantal duruyor. oysa ikinci bölümdeki asabi role daha iyi oturuyor. zaten ikinci bölüm olaylar arasındaki bağlantıyı, ilk bölümdeki kopuklukları açıklıyor film üç zamanlı olarak kurgulanmış. ilk 3 dakika şu anki yaşanan olaylar. daha sonra ilerisi. ikinci yarıdan itibaren geçmiş olaylar konu edilmiş.

filmde suat karakteri iki tane. bir tanesi almanya da çalışıyor, diğeri de aynı zamanda köyde. köydeki cin olan ve suat`ın karısına aşık olan. suat`ın almanya da oluşunu fırsat bilerek onun kılığına giriyor ve nurcanla karı koca hayatı yaşamaya başlıyor. daha sonrasında zaten almanyada`ki gerçek suat istanbula geliyor tedavi olmak için ve o sırada öldürülüyor cin tarafından. film hikayesinin ilerleyişini belirleyen bu eş zamanlı olayları ve gerçek suat ile onun kılığına girmiş cinin arasındaki farkı göremeyen izleyiciler, film hakkında ´çorba olmuş´ derler.

gelelim teknik yorumuna.

görüntü ve ses açısından gayet iyi çalışılmış. dijital efektlerin kullanıldığı sahneler kesinlikle sırıtmamış. izleyiciye korkuyu ´öcüüüü böeeee´ diye, saçma sapan, bağırtılar çığırtılarla, vermemişler kesinlikle. kamera açısıyla, yakınlaşma ve uzaklaşmalarla * ve en önemlisi direk olarak hikayenin konusu ile izleyiciyi tedirgin etmişler.

filmin ucu açık bırakılmamış. yani iikncisi gelmeyeceği kesin gibi. en azından aynı konu üzerine. zira hikayeyle alakalı herkes ölüyor.

Ve son filmimiz;

bir dönem amerika`nın en hızlı gangsteri olarak anılan jesse james`in hayat hikayesinin işlendiği taze bir western filmi. The Assassination of jesse james neredeyse 2 senelik merakli bir bekleyisin ardindan, dün gece sinemada izleme sansi buldugum filmdir. uzun süren bekleyisin ve zaten biliniyor olan bir hikayenin beyazperdeye nasil yansiyacağı sorusunun yarattigi yüksek beklenti ile gidilmistir....ama ne yazik ki olusan yüksek beklenti filmin süresi altında ezilmistir. sonu belli bir film olduğunu hiç bilmesek adından zaten cıkartabiliyoruz. hikaye zaten ne oldu bu da oldu üzerine kurulacak bu da biliniyor. ama bilinmeyen 160 dakika boyunca ne kadarlik bir zaman dilimini izleyeceğimiz. bu bilinmezlikle baslayan film bitmek bilmiyor. sanki öyle bir durum olmus ki kitabın her sayfasını cekmeye kalkmislar. kıyamamıslar atmaya. film cok durgun. yani poz, bakislar, duruslar, konusmadan atla yapılan yolculuklar derken gercekten saatler geciyor. bunlari filmi kötülemek için söylemiyorum. film kötü değil. bir sorunu var, çok uzun olmasi.

Haftaya Görüşmek Dileğiyle İyi Seyirler....

:: Sinema

‘Once Upon A Time In Hollywood’ 23 Ağustos’ta Vizyonda!

Yönetmenlik koltuğunda Quentin Tarantino’nun oturduğu Bir Zamanlar Hollywoo...

Kaynak: Yusuf Doğangüneş - AtakentHaber

Captain Marvel’in Film Müziklerini Yapan Türk!

8 Mart’ta dünya ile aynı anda Türkiye’de de vizyona girecek olan Marvel Sin...

Kaynak: AtakentHaber

Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu

Bu yıl 91’incisi düzenlenen Akademi Ödülleri dağıtıldı. Los Angeles’taki Do...

Kaynak: AtakentHaber

Yeşil Rehber

30 Kasım Cuma günü vizyona girecek olan Yeşil Rehber’de, Mahershala Ali say...

Kaynak: AtakentHaber

Sanal Saha Reklam