:: HABER DETAY

Trier ve Manderlay
Şahin Tercüme Reklam

Trier ve Manderlay


Merhaba sinemaseverler,

Uzun bir aradan sonra tekrar sizinleyiz. bu hafta Danimarkalı kışkırtıcı yönetmen Lars Von Trier, Fırsatlar Ülkesi Amerika üçlemesinin Dogvilleden sonraki ikinci filmi Manderlayde bu kez merkeze kölelik düzenini yerleştiriyor ve Amerikayı Amerika yapan derğerler sistemini bir kez daha topa tutuyor. Her zamanki gibi kışkırıtıcı ve sansasyonel...Sinema bir yanılsama mıdır?

Triere sorarsanız, sorunun cevabı kesinlikle hayır olacaktır. Daha doğrusu, Dogma 95 maniftosunun altında imzası olan günümüzün en iyi yönetmenlerinden biri olma yolunda hızla ilerleyen, yeni yapıtları heyecanla beklenen Triere göre sinema bir yanılsama değildir. Öyleyse, bir filmi yapay kılan, kılabilecek her türlü numaradan uzaklaşmak bir yönetmenin boynunun borcudur. Oyuncu yönetiminden, set tasarımına, ışığından, kamera hareketlerine kadar yapaylığı engellemek, bir nevi burjuvazinin getirdiği bireysel, tür sinemasına karşı olmak Dogma 95in sinemaya kazandırdıkları...Sivri dilli, küstah ve zeki?

1956 Danimarka doğumlu yönetmen, Kopenhag Üniversitesi ve Danimarka Film Okulu?nda öğrenim görmüş bir sinemacı... kariyerine 80li yıllarda, reklam ve televizyon filmleriyle adım atan Trier, sinemasal dehasıyla ilk filminden (Suç Unsuru/) son filmine (Manderlay) kadar hakkında her zaman konuşulmuş ve konuşulmaya devam edilecek biri. Bazı insanlar ya sevilirler ya da sevilmezler. Lars von Trier için de bu geçerli. Seveni bağrına basıyor, zekâsına, küstahlığına hayranlıkla bakıyor; sevmeyeni ise -belki hakkını teslim ediyordur da- yerden yere vuruyor. Öyle ki diğer filmlerinden farklılık gösteren Karanlıkta Dans ile Cannesda Altın Palmiyeyi kucakladığında salonun yarısı tarafından alkışlanıp, diğer yarısı tarafından da yuhlanmıştır. Ancak şu da bir gerçek ki, sivri dili onun zekâsının bir göstergesi. Özellikle son dönemde, Dogvillele başlayan Amerika taşlamalarına, Manderlaye devam ediyor Trier. Üçüncü halkayla birlikte Fırsatlar Ülkesi Amerika üçlemesi tamamlanacak. Aslında sadece bu üçlemenin söylemleri değil, sinemasal anlatıma getirdikleri de önemli. Tiyatro sahnesinin andıran çizimsel mekânlarda, kurulan atmosferle kimilerine göre- minimalliğin zirve noktası olarak alkışlanan Dogville, Trierin neler deneyebileceğinin cesur bir örneği gibiydi. Ardından gelen Manderlay de öyle...

Aslında bu filmlerden önceki filmleri de çeşitli açılardan bir karşı duruş, fikirlerini ifade etmede cesur davranışın birer simgesi gibiydiler. Büyük bir çoğunluğun mutlu sonla bitirmeyi tercih ettikleri filmlere karşı, Trier filmlerini hazin sonla bitirip sinema dünyasındaki dengeyi bir nevi sağlamaya çalışmaktadır. Çekmiş olduğu her filmle Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye için yarışan yönetmenin sinema ve tiyatroyu birbirine harmanlayarak yaptığı filmler, onun teknik açıdan yapaylıktan uzak, sürrealist anlatım tarzının bir göstergesidir. temel olarak. Filmlerine maksimum doğallık katmak amacıyla teknolojik süslemelerden kaçınan, yalnızca film yapmakta kullanmakta zorunlu olduğu ekipmanlarla çalışan bir sinemacı.

Avrupa, Salgın, Suç Unsuru adlı filmleri de aslında kendi aralarında kurulabilecek bağlarla üçleme oluşturabilecek filmler. Ardından Karanlıkta Dans, Dalgaları Aşmak ve Gerizekalılar... Özellikle Gerizekalılarda, burjuvazi hayat sisteminden kurtulmaya çalışan, kendi yöntemleriyle hayata bir nevi karşı duruş göstermeye niyetlenen bir grup insanın samimiyeti üzerinden bir sorgulama yapmaya çalışmış diyebileceğimiz Trier, özellikle filmin finalinde izleyicileri ters köşeye yatırmasını biliyor.

Sonuç itibarıyla izleyici bir Lars von Trier filmi izlerken, her şeyin değişebileceğini, her şeyin denenebileceğini bilmeli; böyle bir paylaşıma ve heyecana sahip olmalı. Belki her zevke hitap edecek bir yönetmen değil; ancak yaşadığımız yüz yılın en fazla ses getirecek yönetmenlerinden biri olduğu kesin. Aslında bu filmlerden önceki filmleri de çeşitli açılardan bir karşı duruş, fikirlerini ifade etmede cesur davranışın birer simgesi gibiydiler. Büyük bir çoğunluğun mutlu sonla bitirmeyi tercih ettikleri filmlere karşı, Trier filmlerini hazin sonla bitirip sinema dünyasındaki dengeyi bir nevi sağlamaya çalışmaktadır. Çekmiş olduğu her filmle Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye için yarışan yönetmenin sinema ve tiyatroyu birbirine harmanlayarak yaptığı filmler, onun teknik açıdan yapaylıktan uzak, sürrealist anlatım tarzının bir göstergesidir temel olarak. Filmlerine maksimum doğallık katmak amacıyla teknolojik süslemelerden kaçınan, yalnızca film yapmakta kullanmakta zorunlu olduğu ekipmanlarla çalışan bir sinemacı..Sonuç itibarıyla izleyici bir Lars von Trier filmi izlerken, her şeyin değişebileceğini, her şeyin denenebileceğini bilmeli; böyle bir paylaşıma ve heyecana sahip olmalı herkese şimdiden iyi seyirler.

Haftaya görüimek dileğiyle hoşçakalın

:: Sinema

‘Once Upon A Time In Hollywood’ 23 Ağustos’ta Vizyonda!

Yönetmenlik koltuğunda Quentin Tarantino’nun oturduğu Bir Zamanlar Hollywoo...

Kaynak: Yusuf Doğangüneş - AtakentHaber

Captain Marvel’in Film Müziklerini Yapan Türk!

8 Mart’ta dünya ile aynı anda Türkiye’de de vizyona girecek olan Marvel Sin...

Kaynak: AtakentHaber

Oscar Ödülleri Sahiplerini Buldu

Bu yıl 91’incisi düzenlenen Akademi Ödülleri dağıtıldı. Los Angeles’taki Do...

Kaynak: AtakentHaber

Yeşil Rehber

30 Kasım Cuma günü vizyona girecek olan Yeşil Rehber’de, Mahershala Ali say...

Kaynak: AtakentHaber

SiparisYolda.com Reklam